Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Yerli aşımız kullanıma hazır hale gelince tüm insanlıkla paylaşacağız”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Aşının şantaj, baskı yahut siyaset dikta aracı olarak kullanılması yanlıştır. Yıl sonundan evvel bitirmeyi planladığımız yerli aşı çalışmalarımızı insan odaklı üniversal bir yaklaşımla yürütüyoruz. Kullanıma hazır hale gelince yerli aşımızı tüm insanlıkla paylaşacağız” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun mesken sahipliğinde, global ve bölgesel problemlerin ele alınacağı, resmi ve hükümet dışı aktörleri bir ortaya getiren ve vakit içinde kurumsallaşması hedeflenen bir platform olan “Antalya Diplomasi Forumu” (ADF) Belek Turizm Merkezi’ndeki NEST Kongre Merkezi’nde başladı.

“Yenilikçi Diplomasi: Yeni Devir, Yeni Yaklaşımlar” başlığıyla gerçekleştirilen Forum’un açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iştirakçilere Türk turizminin başşehri Türkiye‘nin incisi Antalya’ya ‘Hoş geldiniz’ diyerek kelamlarına başladı.

Foruma Antalya’nın mesken sahipliği yapmasının tesadüf olmadığına değinen Erdoğan, “Antalya tarih boyunca medeniyetlere beşiklik yapmış, insanlık tarihine taraf vermiş kıtaların kavşak notası Akdeniz’in en hoş kentlerinden biridir. Tıpkı Akdeniz üzere Antalya da farklı kültürlerin ortak yuvası ve ortak yurdudur. Asırlardır her kökenden her inançtan insanı barış içinde bir ortada yaşatan Antalya’mız diplomasinin de merkezinde yer almıştır. Bu forum ile kentimizin özelliğine yeni bir boyut daha kazandırmış oluyoruz. ADF’nin inşallah vakitle global diplomasinin kalbinin attığı bir doruğa dönüşeceğine inanıyorum. Buradan vereceğimiz dostluk diyalog ve işbirliği bildirisi bildirileri bölgemizle birlikte tüm dünyaya dalga dalga yayılacaktır. Forum vesilesiyle hem Antalya’nın hoşluklarını görme hem de inançlı turizm sertifikası programının uygulamalarına şahitlik etme imkanı bulacaksınız. Geçen sene başlattığımız bu program sayesinde 2020 yılında 16 milyon turisti sıkıntısız, düşüncesiz biçimde ülkemizde ağırladık. 2021 yılında sistemin kapsamını daha da genişleterek, konuklarımızın ülkemizin her köşesinde huzur içinde tatil yapabilmelerini mümkün kıldık. Hepinizden her vakit ailenizle sevdiklerinizle birlikte sizi ağırlamaktan erdem duyacak, Antalya’nın keyfini çıkarmanızı istiyorum” diye konuştu.

“DİPLOMASİ DAHA FAZLA DEVREYE ALINMALIDIR”

Erdoğan, diplomasinin insanlığın toplu halde yaşamaya başladığı tarihlerden beri var olan ve kullanılan üzerinde baş yorulan bir alan olduğuna değindi.

Daha yakın bir tarihteki tarifiyle diplomasinin savaş ve barış güçleri ortasındaki dengeyi oluşturan diplomasinin önceliyicilik vasfıyla ehemmiyetini daima arttırmaya devam ettiğini lisana getiren Erdoğan, “İletişim teknolojileri, internet, toplumsal medya, artan globalleşmeyle birlikte diplomasinin alanı genişlemiştir. Bugün diplomasi deyince yalnızca, devlet ve hükümet yetkilileri ortasında kapalı kapılar gerisinde yapılan görüşmelerden bahsetmiyoruz. Bu kavaramlar birebir vakitte kamu diplomasisinden, kültür, turizm diplomasisine, ticaret diplomasisine kadar çok geniş bir yelpazede yürütülen çalışmaları kastediyoruz. Siyaset aktörleri kadar diplomasinin icra edildiği platformlar da değişiyor, çeşitleniyor. Artık siyasetçiler ve diplomatlarla birlikte STK’lar, iş dünyası, medya ve üniversiteler ortasındaki temaslar dış politikayı şekillendiriyor. Dijital diplomasi de tekrar bu periyodun kazanımlarından biridir. Diplomasinin alanının bu kadar genişlemesi, tansiyonların azaltılmasında insanlığa elbet büyük fırsatlar sunuyor. Sıcak çatışmaların yıllarca devam ettiği günümüzde diplomasi sanatının önümüze açtığı yeni kulvarlara olan muhtaçlığımız da artıyor. Devir problemlerin suhuletle tahlilinde diplomasiyi, diplomasinin inceliklerini dışlama değil, daha fazla devreye alma dönemidir” dedi.

“SIKI YUMRUĞU GEVŞETECEK OLAN DİPLOMASİDİR”

“Sıkılı yumruklarla musafaha olmaz, işte bu sıkılı yumrukları gevşetecek en tesirli yol hala diplomasidir” diyen Erdoğan, “Dünyadaki değişimi yanlışsız okuyalım, gelecek kuşaklar için tahliller üretelim. Maziden süzülüp gelen birikimi yine yoğurarak istikbale taşıyan vizyonel bir diplomasi pratiğini hakim kılmamız gerekiyor. Karşı karşıya olduğumuz tehditlerin büyüklüğü memleketler arası bir dayanışmayı ve işbirliğini mecburî kılıyor. Global korona virüs salgınında, bu muhtaçlığı bir defa daha hissettik. Memleketler arası toplum elindeki tüm araçlara karşın salgını yıkıcı tesirlerini yönetmede maalesef yeterli bir imtihan veremedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu tarihin en büyük sıhhat krizini 100 gün sonra gündemine alabildi. Tropik adalardan Sibirya’ya kadar dünyanın en ücra yerlerini dahi etkileyen salgın karşısında işbirliği yerini muhafazacı ve rekabetçi siyasetlere bıraktı” diye konuştu.

“AŞI MİLLİYETÇİLİĞİNE FIRSAT VERİLMEMELİ”

Milyarlarca insanın yükü yalnızca dayanışmayla hafifleyecekken Afrikalı, Asyalı, Latin Amerikalıların yazgılarına terk edildiğini söz eden Erdoğan, “Salgının dünya ölçeğinde adaletsizlikleri sertleştirdiğini, zenginle yoksul ortasındaki uçurumu daha da derinleştirdiğini görüyoruz. Birçok ülkede toplumsal huzursuzlukların nüksetmesi, sistemsiz göç yollarının tekrar hareketlenmesi Akdeniz’de ölümlerin artması bunun en çarpıcı örnekleridir. Bu süreçte Türkiye olarak dost makûs günde çağrılmadan giden inancıyla dostlarımızın imdadına koştuk. Bizden talepte bulunan 158 ülkeye, 12 memleketler arası kuruluşa sıhhat materyali gönderdik. Türkiye’deki konuk ettiğimiz sığınmacıları, vatandaşlarımızdan farklı tutmadık. Salgın periyodunda yapılan yanılgıların tekrar etmemesi için aşının aşı milliyetçiliğine fırsat verilmemesi değerlidir. Aşının şantaj, baskı yahut siyaset dikta aracı olarak kullanılması yanlıştır. Yıl sonundan evvel bitirmeyi planladığımız yerli aşı çalışmalarımızı insan odaklı kozmik bir yaklaşımla yürütüyoruz. Kullanıma hazır hale gelince yerli aşımızı tüm insanlıkla paylaşacağız” tabirlerini kullandı.

“SORUNUN PARÇASI”

Topyekun yeni şeyler söylenmesi gereken bir periyotta olduklarının altını çizen Erdoğan, “Eskinin alışkanlıklarıyla, geçmişin dar kalıplarıyla günümüzün problemlerin tahlil bulamayacağımız açıktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu başta olmak üzere, global sistemin üzerine inşa edildiği ana yapılar mevcut halleriyle tahlilin değil, sorunun bir modülüdür. İki kutuplu dünya tasavvurunun bize dayattığı kurumsal yapılarla 21. Yüzyıldaki seyahatimizi devam ettiremeyiz. Türkiye olarak, ‘Dünya beşten büyüktür’ sancağı altında yürüttüğümüz uğraşın gayesi, eskinin yüklerinden kurtularak yeniyi kucaklamaktır. Yaklaşık 8 milyar insanın bahtı Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu daimi üyesi beş ülkenin insafına bırakılamaz. 190 ülkeye bir müddetliğine masada oturma hakkı veren, lakin kendi yazgılarıyla ilgili kelam hakkı tanımayan bir sistem, adalet üretemez. Adaletin bulunmadığı yerde ise çatışma tansiyon ve zulüm eksik olmaz. Yeni devirde diplomasimizi ağırlaştırmamız gereken alanların başında Güvenlik Kurulu’nun daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturulması geliyor. Statükodan çıkar sağlayanlar, elbette kendilerine asimetrik güç veren bu imkanı paylaşmak istemeyeceklerdir. Hatta ıslahat taleplerini lisana getiren ülkeleri dışlamaya, susturmaya yönelik kapalı açık baskılar da olacaktır. Türkiye ile ilgili son periyotta sık sık tedavüle konulan eksen tartışmaları, bu hazımsızlığın işaretidir. Bu arka niyetli yapay, hakikatlerle bağdaşmayan tartışmaların bizim yüreğimizi kırmasına müsaade etmeyeceğiz. Hem vatandaşlarımızın hem evlatlarımızın geleceği ismine, tüm insanlık ismine hakkı ve adaleti savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

“4 BİN 500 DEAŞ’LI ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ”

“Dünya süratle değişirken devletler ortası alakalara bakışımızı ve diplomasimizi buna uyarlamamız gerekir” diyen Erdoğan, “Girişimci ve insani dış siyaset anlayışımızın gerisinde de bu yenileşme ve dönüşüm gereksinimi vardır. Bugünün dünyasında aktif diplomasi, olaylara geniş açıyla bakmaktan, alandaki gelişmeleri yakından takip etmekten geçiyor. Diplomatik muvaffakiyet ise gelişmelere süratli ve ön alıcı müdahalelerde bulunabildiğinizde yakalanabiliyor. Türkiye 252 dış temsilciği ile dünyanın beşinci en geniş diplomatik ağına sahip ülkesi pozisyonundadır. Barışa, istikrara, kalkınmaya ve refaha katkı sağlamak için efor harcıyoruz. Bu anlayışla atılan adımların meyvelerini alıyoruz. Suriye’de halkın iradesini yansıtacak bir siyasi tahlil için var gücümüzle çalışıyoruz. Yaklaşık 10 yıldır 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimizi ülkemizde konuk ediyoruz. Sonumuzun çabucak ötesinde sıkıntı kurallarda hayata tutunmaya çalışan 5 milyon mazluma da yardım etmeye çalışıyoruz. Suriye’deki PKK, PYD, YPG ve DEAŞ üzere terör örgütlerine karşı alanda varlık gösteren birinci ülke biz olduk. Suriye’nin yabancı terör örgütlerinin barınma ve eğitim kampı olmasına müsaade etmedik. DEAŞ’ın Suriye’deki varlığına büyük ölçüde son vererek ülkemizle birlikte Avrupa ve dünyanın güvenliğine de katkı sağladık. Şu an prestijiyle DEAŞ’ın 4 bin 500 mensubunu biz etkisiz hale getirdik. Bu güne kadar 430 bin Suriye’nin inançlı olarak topraklarına dönüşünü biz temin ettik. Konutlarından edilenleri çadırlardan kurtarıyoruz” dedi.

“SURİYE’DE BARIŞIN SAĞLANMASI HERKESİN GÖREVİDİR”

Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:

“Terör örgütleriyle çabamızda gerekse Suriye’yi istikrarlılaştırmak için yaptığımız çalışmalarda memleketler arası toplumdan gerekli dayanağı alamadık. Ülkemizdeki sivilleri katleden caniler siyasi sığınmacı statüsü verilerek yıllarca korundu kollandı himaye gördü. DEAŞ’la uğraş kılıfı altında güney hududumuz boyunca bir terör devleti kurulmaya çalışıldı. PKK’nın her yıl 10 milyonlarca Euro haraç toplamasını engelleyecek birkaç göstermelik operasyon dışında hiçbir kararlı adım ne yazık ki atılmadı. Halbuki terörün her türlüsüyle çaba dünyaya demokrasi ve hukuk dersi verenler başta olmak üzere herkesin vazifesidir. Suriye’de barış ve istikrarın sağlanması yalnızca Türkiye’nin değil hepimizin sorumluluğudur. BM’ce tanınan yasal Libya hükümetiyle dayanışmamız ülkede ateşkes ve birliğe giden yolu açtı. Libya’da yaraların sarılmasına yine imara kalkınmaya yönelik takviyenin bu süreçte artırılması değer arz ediyor.”

“AKDENİZ KONFERANSI HALA MASADA”

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cenevre’de sunduğu hükümran eşitliğe dayalı iki devletli tahlil teklifini destekliyoruz” diyen Erdoğan, “Akdeniz’in bir barış ve refah alanı olmasını dilek ediyoruz. Tüm paydaşların katılacağı Doğu Akdeniz Konferansı teklifimiz hala masadadır. Doğu Akdeniz’deki güç kaynaklarının cepheleşmek yerine işbirliğine vesile olması bizlerin elindedir. Komşumuz Yunanistan’la son devirde yakaladığımız ivmeden memnuniyet duyuyoruz. Müttefikimiz ABD ve Avrupa Birliği ile de olumlu gündem çerçevesinde işbirliğimizi güçlendirmek istiyoruz. Müslümanlarla birlikte Musevi ve Hristiyanların da kutsal yerlerine konut sahipliği yapan Kudüs’ün asli kimliğinin korunarak tarihte olduğu üzere bugün de selam yurdu olması için çaba gösteriyoruz. Salgınla birlikte vahim hal alan İslam düşmanlığı ve yabancı zıtlığı ve kültürel ırkçılıkla uğraşta en ön safta yer alıyoruz” tabirlerine yer verdi.

(İsa Akar-Ahmet Serdar Eser/İHA)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı

Bir önceki yazımız olan Son dakika... Cumhurbaşkanı Erdoğan noktayı koydu: Hazımsızlığın ürünüdür başlıklı makalemizde Deği̇l, Di̇plomasi̇ ve Gün hakkında bilgiler verilmektedir.