Kaos’un Panzehiri

10.12.2014
131
Okuma Süresi: 5 dakika
A+
A-

Karışıklık ve kargaşa anlamına gelen KAOS terimi günümüzde ülkemizin siyasetinden ticaretine, bürokrasisinden avama kadar her yere sirayet etmiş durumdadır. Güvensizlik ortamından beslenen kaos, aslında rastgele bir çok etkenin ortaya çıkarttığı bir neden sonuç ilişkisidir. Bu ifadeyi Kaos Teorisi olarak fizikçiler ortaya koymuş ve aslında karmaşık ve tesadüf olarak algılanan olayların birçok bağımsız değişken yüzünden aslında tesadüf olmadığını ispat edilmiştir.

Örneğin havaya üflenen sigara dumanının karışık, farklı farklı şekiller oluşturması odadaki hava akımının değişkenlik göstermesi ve oda içindeki sıcaklığın her noktada aynı olmamasından kaynaklanmakta ve gazların kaldırma kuvveti ile açıklanabilmektedir.

Bu bilgiyi referans alarak Türk İç ve Dış Siyasetinin sonucu olarak ortaya çıkan kaos durumu aslında bağımsız (kendi inisiyatifimiz dışında) değişkenlere etki edememekten kaynaklandığını okumak çok doğru olacaktır.

Hükümet politikaları bu kaos fikri ile topu olan oyunbozan çocukların tavrının aynısıdır. İşine gelmediği her siyasi olayda ver topumu ben oynamayacağım diyerek kargaşa çıkartmakta ve top kendisinde olduğu için sürekli yeni bir maç kurabileceğini düşünmektedir.

Bu yaramaz çocukların şımarıklığı başka bir oyuncunun eline topu alıp gelmesiyle son bulacaktır.

Kaosu dindirecek yönteme, beceriye, donanıma ve tecrübeye sahip tek siyasi düşünce Türk Milliyetçiliği düşüncesidir. Kaosu oluşturan tüm bağımsız değişkenleri etkisi altına alabilecek ve çıkan dumanın şeklini belirleyebilecek siyasi kudret Türk Milliyetçiliğidir.

Zamana ve olaylara göre kılık değiştiren bukalemun siyaset anlayışı, insanlarımızı üzmektedir. Bazen Osmanlıcı bazen ümmetçi tavırlar ülkenin iç ve dış siyasetini sürekli taciz eden yeni değişkenler oluşturmaktadır.

İslamcılık devlet stratejisinde esas alınırsa İslam coğrafyası içerisinde güç mücadelesine girmek zorunda kalacak olan ülkemiz diğer İslam ülkeleri ile barış durumundan uzaklaşacaktır. Aynı zamanda İslamcılık üzerine siyaseti bina etmek isteyenler kabul edilse de edilmese de mezhep anlayışlını belirlemek zorunda kalacak doğal olarak ülke, kendi içinde mezhep çatışmalarına itilecektir. Yusuf Akçura’nın da dediği gibi İslamcılık devlet siyasetinden ziyade ULVİ BİR HEDEF olmalıdır.
Osmanlıcı anlayışın bir imparatorluk zihniyeti olduğu düşünülürse işimizin olmadığı coğrafyada burnumuzun sokulu olması burnumuza sürekli pislik kokusu gelmesine ve bünyeyi rahatsız edeceği anlamına gelmektedir. Suriye, Mısır ve Irak siyasetimizin çıkmazını bu durum oluşturmakta, bölgedeki değişkenlerin ülkemize sürekli şekil vermeye çalışması olarak sonuçlanmakta, doğal olarak iç dinamiklerimizin de karışıklığa sürüklenmesine sebep olup vücudumuzu zehirlemeye başlamaktadır.

Türk Milliyetçiliği fikri ise bütün bu karmaşanın önüne geçmekte ve bağımsız dış değişkenlerin şekil verme eğilimine karşı ülkemizi korumaya almaktadır. Önce kendi içinde birliğini sağlamış, ekonomisini kaosa değil de düzene teslim etmiş, komşularıyla ilişkilerini devlet adabına yakışır şekilde organize etmiş bir ülke doğal olarak saygınlık kazanacaktır. Sonra gücünü akrabaları ile paylaşan Ekonomik ve askeri ortaklıklar kuracak olan Türk Milleti Ulvi Bir Hedef olan İslam’ı en güzel şekilde temsil edecek ve atalarının miras bırakmış olduğu mücadele azmini coğrafyanın her alanına aktaracak ve bahtiyar olacaktır.

Kaosun Panzehiri Türk Milliyetçiliği, Panzehirin markası ise Milliyetçi Hareket Partisidir.

Bir önceki yazımız olan "Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli" başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.