Kırım Tatarları ağır Rus baskısı altında
Kırım’daki insan hakları ihlallerini incelemek için bölgeye gönderilen gayriresmi Türk heyetinin raporu, Rusya’nın bölgeyi ilhakından sonra yapılan ciddi insan hakları ihlallerini kayda geçirdi.
“Rusya Federasyonu’nun Kırım’ı İlhakı Sonrasında Kırım Tatarlarının Durumu” başlıklı raporda, 27 Şubat 2014 tarihinde Kırım’ın işgali, 16 Mart 2014’te yapılan referandum ve 18 Mart 2014 tarihinde Rusya Federasyonu’nun ilhakı sonrasında gündeme gelen Kırım Tatarlarına yönelik insan hakları ihlalleri iddialarıyla ilgili olarak 26-30 Nisan tarihlerinde gayriresmi Türk heyeti tarafından Kiev ve Kırım’da yapılan görüşmeler değerlendirildi.
Heyetin Kiev’de Kırım Tatar Milli Meclisi’nin (KTMM) önde gelenleri, Kırım’da fiili yönetimin yetkilileri, fiili ombudsman, KTMM yetkilileri, Kırım Müftülüğü, medya kurumları ve mensupları, eğitim kurumları ve Kırım Tatar halkıyla yaptığı görüşmelerin analiz edildiği raporda, öncelikle fiili yönetim döneminde Kırım Tatarlarının ve önde gelenlerinin üzerinde baskıların yoğunlaştığına, KTMM üyelerini itibarsızlaştırma ve etkisizleştirme politikası izlendiğine, evlerine baskınlar düzenlendiğine ve sistematik olarak ifade vermeye çağrıldıklarına dikkat çekildi.
MUHALİFLER ETKİSİZ HALE GETİRİLMEK İSTENİYOR
Raporda, Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra toplantı ve gösteri yapma, ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerde ciddi gerilemelerin görüldüğü, fiili yönetimin sistematik şekilde baskı ve sindirme politikası izlediği, faili meçhul cinayetler ve kaybolan kişiler konusunda açılan soruşturmaların sonuçlandırılmadığı belirtildi.
Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden önce meydana gelen olaylarla ilgili geriye dönük davalar açıldığı ifade edilen raporda, 18 Mart 2014’ten sonra aşırıcılık, ayrılıkçılık ve terörizmle ilgili yasaların, fiili yönetim tarafından Kırım’da, başta Kırım Tatarları olmak üzere tüm muhalifleri etkisiz hale getirmek için araç olarak kullanıldığının görüldüğü kaydedildi.
TATAR LİDERLERE GİRİŞ YASAĞI
Raporda, aşırıcılık ve halkı kitlesel itaatsizliğe teşvik gibi ithamların, Kırım Tatarlarının önde gelen isimlerine yöneltilen suçlamaların başında geldiği, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını açıkça eleştiren ve Rusya ile işbirliği yapmayı reddeden Kırım Tatarlarının önde gelenleri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun, Server Kadirov’un, Refat Çubarov’un veKırım Haber Ajansı (QHA) Genel Koordinatörü İsmet Yüksel’in, Kırım’a girişlerinin bu suçlamaya binaen 5 yıl süreyle yasaklandığı hatırlatıldı.
MEDYAYA BASKI
Yine bu suçlamalar esas alınarak sistematik ve keyfi sorgulamalarla tutuklamaların yapıldığına, bunun en önemli örneğinin Ahtem Çiygöz’ün tutuklanması olduğuna dikkat çekilen raporda, KTMM Başkan Yardımcısı olan Çiygöz’ün 29 Ocak 2015 tarihinden bu yana tutuklu olarak yargılandığı, bu ve benzeri tutuklamalarda, iddianamelerin hazırlanmasının geciktirildiğine ve adil yargılamanın ihlal edildiğine dair önemli bulguların göze çarptığı ifade edildi.
Heyetin raporunda, Kırım Tatar medyasına yönelik baskıların, bazı yöneticilerin Kırım’a girişinin yasaklanması, sürekli ifadeye çağrılmaları, yayın merkezlerine yapılan baskınlar, yayın izinlerinin yenilenmemesi gibi uygulamalarla devam ettiği, yüksek izlenme oranına sahip ATRKırım Tatar Televizyon kanalına yayın lisansı verilmemesi suretiyle muhalif olmayan kişilere satılmasının hedeflendiğinin anlaşıldığı ayrıca yardım kuruluşu Kırım Vakfı’nın mallarına el konularak tüm faaliyetlerinin durdurulduğu kaydedildi.
SOSYAL MEDYA GÖZETİM ALTINDA
Raporda, telefon, e-posta, Facebook gibi iletişim olanaklarının da fiili yönetim tarafından izlendiği, hatta bunlar dayanak alınarak suçlamalar ve sorgulamalar yapıldığı belirtildi. Buna örnek olarak İnsan Hakları Temas Grubunun Yalta Bölge Temsilcisi Emir-Usein Kuku’nun, 2013 yılında Facebook hesabındaki bir paylaşımından dolayı sorgulanması gösterildi.
Görüşmelerde, Kırım Tatarlarının büyük çoğunluğunun, Rusya Federasyonu vatandaşlığına geçtiğinin görüldüğü ifade edilen raporda, Rusya Federasyonu vatandaşlığını kabul etmeyen tüm Kırımlıların herhangi bir vatandaşlık hakkından yararlanabilmelerinin söz konusu olmadığının tespit edildiği, bunu reddetmenin, emekli maaşı alamamak, mülkiyet hakkını muhafaza edememek, sağlık ve eğitim hizmeti alamamak, devlet kurumlarında çalışamamak anlamına geldiği belirtildi.
Ukrayna pasaportlarını teslim etmek istemeyenlerin de işe alınmadığı veya işten çıkarıldığına dikkat çekilen raporda, Rusya Federasyonu vatandaşı olmayanların seyahat özgürlüklerinin kısıtlandığı da kaydedildi.
Heyet raporunda, Kırım’da yaşam hakkına yönelik en önemli tehditlerden birinin, 11 Haziran 2014 tarihinden itibaren fiili yönetim tarafından resmi bir statüye kavuşturulan Öz-Savunma Birlikleri olarak algılandığı, işgal ve ilhak döneminde aktif görev yapmış silahlı paramilis güçler olarak tanımlanabilecek bu birliklerin, ilhak sonrasında insan hakları ihlallerinde önemli rol oynadıkları konusunda uluslararası alanda gündeme getirilen görüşlerin, Kırım Tatarları tarafından doğrulandığı bildirildi.
CAMİ VE MEDRESELERE BASKIN
Kırım Tatarlarının bu birliklerin evlerde arama yaptıklarını, keyfi kimlik sorduklarını, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladıklarını dile getirdiği kaydedilen raporda, cinayet, kayıp, dayak ve işkence olaylarının sorumluları olarak da Öz-Savunma Birlikleri’nin gösterildiği vurgulandı. Baskınların Kırım Tatarlarının evlerinin yanı sıra cami ve medreselere yapıldığına dikkat çekildi.
Raporda, Kırım’ın ilhakından sonra Kırım Tatarcasının resmi dil olarak kabul edilmesine karşın bunun, gündelik hayata yansıtılmadığı, okullarda Kırım Tatarca ders saatlerinin azaltıldığı, Ukrayna yönetimi döneminde basılmış kitapların kullanımının yasaklandığı, Rusçayı ön plana çıkaran eğitim politikası izlendiği belirtildi.
Kırım Tatarlarının anma günlerini ve milli bayramlarını kutlamalarına da engel olunduğu ifade edilen raporda, Kırım Tatarlarının bireysel olarak dini ibadetlerini yerine getirme konusunda bir engelle karşılaşmadıkları, öte yandan fiili yönetimin,Rusya Federasyonu yasaları doğrultusunda dini kurumlar ve hareketler üzerindeki devlet kontrolünü arttırmaya yönelik politika izlediği, bu amaçla alternatif yapılanmaları teşvik ettiğinin belirlendiği kaydedildi.
Gayriresmi heyetin ziyareti sırasında Kırım Tatarlarının arasında korku, belirsizlik ve güvensizliğin egemen olduğunun,Kırım Tatarlarının neredeyse tamamının, fiili yöneticilerin yanında konuşmaktan çekindiklerinin gözlemlendiği, yapılan görüşmelerin, Kırım Tatarları için önceliğin ekonomik sorunlar değil milli kimliklerini korumak ve yaşatmak olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı.
Bir önceki yazımız olan Sadece Müslüman oldukları için şiddet ve baskıya maruz kalıyor başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.