pkk ya Kör Sağır Ülkücüye …Olan Rektörler
Terör örgütü PKK yandaşı bir grup Adana Çukurova Üniversitesi’nde yürüyüş düzenledi. Yaklaşık 200 kişilik grubun katılımıyla yapılan yürüyüşte güvenlik güçlerinin, terör örgütü yandaşlarına tepki gösteren öğrencilere müdahale ettikleri görüldü.
Merkez kampüsteki R-1 derslikleri önünde toplanan terör örgütü yandaşları, üzerinde ‘intikam’ yazan bir pankartla yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş esnasında güvenlik güçleri herhangi bir müdahalede bulunmazken grup terör örgütü PKK ve Abullah Öcalan lehine slogan attı.
Dicle Üniversitesin’de PKK’lı bir grup tarafından Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi kantininde IŞİD ile YPG arasındaki çatışmalarda Ayn el-Arab’ta öldürülen H.Ö ve S.Ö adlı teröristler için anma programı düzenlendi.
Sözde anma programı bahanesiyle düzenlenen etkinlikte teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın ve öldürülen diğer teröristlerin resimlerinin asıldığı, PKK paçavralarının açıldığı görüldü.
Söz konusu ÜLKÜCÜ Olunca
Kırşehir Ülkü Ocakları tarafından düzenlenen Fırat Çakıroğlu anmasına polisin TOMA’lı önlem alması MHP İl Başkanı Arif Ekici tarafından tepkiyle karşılandı. MHP İl Başkanı Ekici, “Polisin aldığı aşırı tedbir milliyetçi camiayı tahrik etmiştir. Beni 100 kişi aradı ne oluyor diye, ülkücüler öldürmez, yakıp-yıkmazlar” dedi.
Ege Üniversitesi’nde çıkan olaylarda hayatını kaybeden Fırat Çakıroğlu için Ülkü Ocakları binasında öğrenciler tarafından mevlit-i şerif okutuldu. Okutan mevlit programı öncesinde polisin aldığı tedbire MHP İl Başkanı Arif Ekici tepki gösterdi. İl Başkanı Ekici, “Ege Üniversitesinin değerli reisi Fırat Çakıroğlu bölücü hainler tarafından şehit edilmiştir. Bu vesile ile ülkü ocaklarımız parti binamızda mevlit okutarak hatim indirmişlerdir. Parti binamıza geldiğimizde parti binamızın etrafında TOMA’nın olduğunu ve polis teşkilatının tamamen burada olduğunu gördük. Ve alınan tedbiri hayretle izledik. Ben çocukluğumdan beri ülkücü hareketin önünde giden bir neferim. Hiçbir yürüyüş ve etkinliğimizde kimsenin burnu dahi kanamamıştır” diye konuştu.
8 Eylül tarihinde çıkan olaylar esnasında halkın seçim havasında olduğu bir anda provokatörlerin de iş başında olduğunu anlatan İl Başkanı Ekici, konuşmasına şöyle devam etti:
“Devletim Emniyet Müdür yardımcısı feci şekilde yaralandı. Polisleri darp edildi. Kırşehir’de bulunan esnaflarımızın işyerlerine zararlar verildi. Bu insanları biz o gün tespit ettik. Kırşehir halkına ve Türkiye’ye bildirdik, bu insanlar dışarıdan gelme siyah pantolonlu beyaz gömlekli ellerinde notlar kalabalığa mağazaları soran bu provakatörler dışarıdan gelerek Kırşehir’e ve Milliyetçi Hareket Partisine zarar vererek gittiler. Devletin polisini darp eden ve mallara zarar veren bu provakatörler halen yakalanamadı. Ülkücüler, Türk Milletinin sigortasıdır. Bu denli emniyet tedbiri alınması bizleri üzmüştür. Bizleri arayın gerekli görürsek biz ararız. TOMA’lar ve alınan tedbirler camiamızı tahrik etmiştir.”
Fırat Çakıroğlu için Ülkü Ocakları tarafından mevlit okutulurken, öğrenciler olaysız şekilde dağıldı.
ŞİMDİ size bir rektörden bahsedeceğim. Aslında iç hastalıkları ve onkoloji uzmanı… Kıymetli bir isim. 47 yaşında… 2006 yılından beri bulunduğu üniversitenin tıp fakültesinin “Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanlığı”nı yapıyor. Kayserili… 2012’de rektörlük seçimlerinde aday oluyor ve 188 oy alarak ancak 5. sıraya yerleşiyor. Yine de 511 oy alıp birinci sırada Köşk’e yollanan bir kadın meslektaşı yerine onun ismi onaylanıyor ve kendi deyimiyle “atanmış bir rektör” olarak görevine başlıyor.Ne diyelim, hayırlı olsun. Peki bu rektörün ilk icraatından biri ne oldu?
Kendisine hayırlı olsun ziyaretine gelen bir dekana, bir kadın meslektaşına, daha da ileri gidelim kanserle boğuşan bir akademisyene, “İstifa et, kendi adamımı getireceğim” dedi. Şaka değil.
Öylesine değil ki, bu görüşme kayıtları savcılığa suç duyurusu haline geldi. O yüzden rahat yazıyorum ya… Daha açık konuşalım mı?
Size yukarıda bahsettiğim akademisyen Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Büyükberber…
Hani 5. sıradan atanan…
“İstifa et” dediği isim ise görev süresinin dolmasına daha 2.5 yıl olan Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tuba Vural. Vural başarılı, azimli ve son derece çalışkan bir isim. Anlatayım… Yaklaşık 3 yıl önce çıkan af yasasıyla, daha önce kendi isteğiyle, biraz da ailesinin çizdiği yolda karşısına çıkan akademik kariyeri nedeniyle bıraktığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nde eğitimine devam ediyor. Aynı üniversitenin Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de çift anadal yapıyor. Yani hem dekan hem öğrenci… Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de “kanser”iyle boğuşuyor. Bir siyasetçinin eşi o. Yoğun kemoterapi gördüğü dönemlerde, sırf ailesi üzülmesin diye nasıl dik durduğunu, belli etmemeye çalıştığını anlatmıştı canlı yayında ve gözlerim dolmuştu. Prof. Dr. Tuba Vural hangi siyasetçinin eşi? MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın…
Rektör Büyükberber, dekanlarından birinin, Tuba Vural’ın istifasını istemiş. Üstelik yaşanan görüşmede, Vural’ın hastalığına göndermelerde de bulunmuş; detaya girmek istemem, son derece sıkıcı, yıpratıcı ve acımasızca… Üstelik bunu yapan isim bir onkolog! Tuba Vural yüzüne karşı savrulan tehditlere kulak asmamış ve soluğu savcılıkta almış. Önce suç duyurusunda bulunmuş, ardından YÖK’e ve Cumhurbaşkanlığı’na şikâyet dilekçesini yollayıp olan biteni anlatmış.
Dün olayın detaylarını almak için Vural’la konuşmak istedim ama olmadı. Sadece tehdidi ve yıldırma politikasının devamlılığını teyit ettirebildim. “Eylül başında kayıtları yapılan öğrencilere rağmen fakültenin Gölbaşı’na taşınmasından haberdar mısınız?” diye sordu konuştuklarım. Meğer aynı gün bir kamyon dayanmış kapıya, demirbaşlar zorla taşınmaya çalışılmış falan, bir sürü arbede çıkmış. Dekan Vural Beşevler’de kalmakta direnmiş, bir bölüm Gölbaşı’na zorla taşınmış.
İnsan soruyor tabii, bu ruh haliyle ders mers mi yapılır diye… Uzun lafın kısası, seçim çalışmalarında, “Ben rektör olunca psikolojik baskı, ayrımcılık ve mobbinge karşı hassas bir duruş sergileyeceğim” diye yüksek sesle bildiren bir rektör, kendi dekanını tehdit ettiriyor ve iş yaptırmıyor.
Dün yaşanan olayı anlatırken bir arkadaşım aynen şöyle dedi: “Oktay Vural’ın karısını tehdit etmek, yani ne diyeyim, yürek ister!” Ben öyle düşünmüyorum, başarılı birini görevinden atmaya çalışmak, hiç hakkı olmamasına rağmen birine “Git” demek, “Yoksa sekreterini alırım, şoförünü yollarım, iş yaptırmam” gibi abuk sabuk cümlelerle tehdit etmek, bir kadına karşı sesini yükseltmek, hastalığını kullanmak yürek falan istemez! Tam aksidir!(Şükrü Alnıaçık’ın notu Türkiye’de bir yöneticinin, “Ülkücü ve MHP’li düşmanı” olması için bazı özel durumları olması gerekir. Memleketteki kriptoların girdisini çıktısını, mazisini geçmişini, halini hareketini bilen bir Kayserili olarak bu adamı takip altına alıyorum. İşte ilk belirtiler… Berberin “büyüğü” “küçüğü” olmaz. Kayserilinin de fazla aradığı mesleklerden değildir. Bu olayda olsa olsa “Berberyan” akrabalardan kopmamak için berberli bir soyadı uydurulmuştur. Dikkat!.. Berberyan dünyadaki en yaygın Ermeni soy adlarından biridir.
Not: Gazi Üniversitesi Rektörü Süleyman Büyükberber’in Sanat ve Tasarım Fak. Dekanı
(merhume) Tuba Vural’a yaptığı zulmü, ben elimden geldiğince yanına bırakmam.)
Balçiçek İlter
Bir önceki yazımız olan BU YOLDAN DÖNÜŞ YOK başlıklı makalemizde BU YOLDAN DÖNÜŞ YOK hakkında bilgiler verilmektedir.