Sivas’taki Kale Projesi kazılarında Selçuklu sarayı izlerine rastlandı

Kale Projesi kapsamındaki hafriyatlarda çıkarılan eserler hakkında bilgi veren Eser, “Küçük buluntu açısından seramik kesim sayısında 100 bine yaklaştık. Bunlardan sağlam ele geçirdiğimiz şeyler de var, bunlar bizi keyifli ediyor. Bu cins eserler yerleşmeyle ilgili güçlü bir bilgi verir” dedi. 

Eser “Birincisi burada üretilen bir eser kümesi varsa o ortaya çıkar, ikincisi ithal gelen eserler kelam hususudur. Bunlar da kentin o tarihte bağda bulunduğu başka merkezleri öğrenmemizi sağlar. Bu manada çok güçlü data, bilgi edindiğimizi belirtmek isterim” diye konuştu. 

Hafriyat çalışmalarında Selçuklu sarayına ilişkin buluntulara rastladıklarını belirten Prof. Dr. Erdal Eser, “Sivas’ta da bir Selçuklu sarayı olması gerektiği daima düşünülüyordu. 13. yüzyıla ilişkin birtakım kaynaklarda bunun varlığına işaret eden birtakım şeyler kelam mevzusudur, bilgiler de kelam bahsidir. Biz artık bugün bunu, ele geçirdiğimiz, bulduğumuz yapıtlarla konuşabilir hale geldik. Bu da bence Ortaçağ kültür tarihi ve Selçuklu periyodu kültürü açısından kıymetli bir veri” dedi.

Eser “Şimdi artık çok rahat halde Sivas’ta da bir Selçuklu sarayının olduğunu, küçük buluntuların takviyesiyle söyleyebilir hale geldik. Toprak Kale, Ortaçağ kent yerleşimi, kent modeli açısından baktığımız vakit kentin en yüksek, en korunaklı noktası. Sarayın doğal ki orada olması gerekiyor. Bizim çalıştığımız alan Toprak Kale’nin etekleri, yamaçları. Tahrip sonrası yukardan aşağıya yanlışsız gerçekleşen toprak hareketliliği, erozyon, taşıma yoluyla bu saray yerlerinin materyalinin, alanın çeşitli bölgelerine yayıldığını değerlendiriyoruz” diye konuştu. 

Eser “Bu gereçlerin birbirine uzak iki noktada toplandığını belirlediklerini anlatan Eser, “Bu da kale alanı içerisinde Toprak Kale’nin üst düzeyinde saray yerleri ve ünitelerinin çok geniş bir alana yayıldığını düşünmemize yol açıyor. Bunu aslında yalnızca Sivas ile sınırlamak istemem, kent arkeolojisi kapsamında nitekim değerli bir çalışmadır. Hiç bilmediğimiz, varlığından haberdar olmadığımız şeyleri bu tıp çalışmalardan öğrendiğimiz için özelde Sivas, genelde de Ortaçağ arkeolojisiyle ilgilenen bütün çevreler açısından epey önemli” dedi.