TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu, akademisyenleri dinledi

Çukurova Üniversitesi Bayan Problemleri Araştırma Merkezi Kurucu Lideri Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur, “Aile içinde erkeğin uyguladığı şiddet durdurulabilir ve durdurulduğu vakit da zati gerisinden keyifli bir evlilik, memnun bir bağ olur.” dedi.

TBMM Bayana Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Taraflarıyla Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Gayesiyle Kurulan Meclis Araştırması Kurulu, AK Parti Malatya Milletvekili Öznur Çalık başkanlığında toplandı.

Çukurova Üniversitesi Bayan Sıkıntıları Araştırma Merkezi Kurucu Lideri Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur, komitede yaptığı sunumda, 22 ve 23. periyotta milletvekili olduğunu hatırlatarak, misyon yaptığı devirde bayan hakları konusunda ağır bir uğraş harcadığını lisana getirdi.

Milletvekilliği devrinde Töre ve Namus Cinayetleri ile Bayanlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Bahisli Meclis Araştırması Kurulu’nda bulunduğunu anlatan Erbatur, komitece hazırlanan raporun en kıymetli çıktısının 2006’daki Başbakanlık Genelgesi olduğunu kaydetti.

Erbatur, bu genelgenin töre ve namus cinayetleri, bayana ve çocuğa yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ile ilgili ihtilal niteliğinde bir genelge olduğunu tabir ederek, genelgenin çok kapsamlı olduğunu ve alınması gereken tedbirlerin yanı sıra, hangi kurumların neyi yapacağı, nasıl bütçe ayrılacağı üzere durumların belirlendiğini anlattı.

Bu genelgenin temel olması ve onunla devam edilmesi gerektiğini söyleyen Erbatur, “Başka bir şey yapmaya gerek yok aslında, bu genelgede yazılan her şey hayata geçirilirse problemler çözülür.” diye konuştu.

“Nazi kampı mağdurlarının semptomlarına benziyor”

Aile içi şiddette bayanın dehşet içinde olduğunu, onu koruyacak bir sistem ve gidecek bir yeri bulunmadığı için şiddet uygulayan adamı bırakamadığını lisana getiren Erbatur, şöyle konuştu:

“Kadına yönelik şiddet mağdurlarıyla yapılan çalışmalarda bunların gösterdiği semptomların Nazilerin toplama kampındaki azap mağdurlarının gördüğü semptomlarla benzeri olduğu ortaya çıkıyor. Münasebetiyle, aslında şiddet sistematik bir azap üzere bayanı yıldıran ve sonunda cins duruma dönüşen bir problem. O denli oluyor ki bu baskı sonunda bayanın kendine inancı kalmıyor, kendine inancı kalmadığı için terk edemiyor, bununla ilgili bir şey yapamıyor. Sonuç, işte istemediğimiz hayat kayıplarına kadar gidiyor.”

Erbatur, bayanın, kendi hatasıymış üzere gördüğü şiddetten de utandığını ve şiddeti anlatamadığını söz ederek, anlatılmadığı için şiddetin tekrarlayarak devam ettiğini söyledi.

Aile içi şiddetin alkol, uyuşturucu, gerilim yahut ruhsal sıhhat problemlerinden ötürü meydana gelmediğini, yalnızca bu etkenlerle daha çok arttığını anlatan Erbatur, “Uyuşturucu, alkol yahut ruhsal sıhhat sıkıntıları olağanda şiddet uygulamayan birini agresif ve tehlikeli hale getirmez. Münasebetiyle, bunu anlamak için şiddet bağlantılarına bakmak kafidir. Bu çeşit şahıslar şiddeti bir bayana uygulamayı seçerler yani şiddet uygulayan erkek seçiyor şiddet uygulamayı ve bunun gerisinde iktidar, güç, üstünlük kurma, zorbalık, dayatma ve denetim sağlamayı isteme var.” değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın ataerkil olduğunu belirten Erbatur, ataerkil yapının bayan kadar erkek üzerinde de bir baskı yarattığına dikkati çekti. Erbatur, katı kalıplara bakıp bunları daima birlikte sorgulamak, değiştirmeye uğraşmak ve bayan erkek eşitliği çabasını yapmak gerektiğini vurguladı.

Erbatur, bayanlar ve genç kızlar için aile içi şiddet konusunda bilinçlendirici çalışmalar yapılması ve münasebetin başında şiddetin farkına varmayı sağlamak gerektiğini lisana getirerek, şöyle devam etti:

“Eğer başında farkına varırlarsa ve dayanak alabilirlerse bu şiddeti durdurabilirler. Yani aile içinde erkeğin uyguladığı şiddet durdurulabilir ve durdurulduğu vakit da aslında gerisinden keyifli bir evlilik, keyifli bir münasebet olur. Dikkat etmemiz ve üzerinde durmamız gereken konu, şiddet mağdurunun değil uygulayanın sorumluluğudur. Münasebetiyle erkekler için en değerli adım, bu sorumluluğu kabul etmek ve bunu değiştirmek istikametinde çalışmaktır. Bu da bütün eğitim materyallerimizle yapılabilecek bir konudur. Yani bunu daha ana sınıfından itibaren anlatmak ve bu değişikliği yapmak gerekir.”

“Türkiye dünya birincisi”

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetin bir sonuç mu sebep mi olduğunu anlamak gerektiğini belirtti.

Yalnızca hukuk yahut bayan hakları açısından değil, aile açısından hususa bakılmasının ehemmiyetine değinen Tarhan, OECD’nin 2019’daki bir raporuna nazaran bayana yönelik ya da birlikte yaşadığı partnere yönelik şiddette Türkiye’nin dünya birincisi olduğunu söyledi.

Tarhan, bu rapora nazaran Türkiye’den sonra ABD, Yeni Zelanda, Finlandiya, İsveç, Norveç üzere gelir düzeyi yüksek ülkelerin geldiğini kaydetti.

Birtakım istatistiklere de değinen Tarhan, Türkiye’de 2001-2018 ortasında evlilik suratının yüzde 1,6 arttığına lakin boşanma suratının ise yüzde 54 yükseldiğine işaret etti.

Tarhan, Türkiye’de 5 kişilik hane sayısının 1994’ten 2016’ya kadar gitgide azaldığını belirtti.

Toplumsal medyanın jenerasyonu değiştirdiğine de dikkati çeken Tarhan, bir çalışmaya nazaran gençlerin ailelerini “ayak bağı” olarak gördüğünü söyledi.

Birçok gelişmiş ülkenin, “Yüzde 50 başarısız olan bir yapıya yatırım yapılmaz” dediğini anlatan Tarhan, 2016 datalarına nazaran, evlilik dışı doğum oranlarının İzlanda’da yüzde 69, Norveç’te yüzde 56,2, İsveç’te yüzde 54,9, Finlandiya’da yüzde 44,9, Fransa’da yüzde 59,7, Türkiye’de ise yüzde 2,9 olduğunu söz etti.

Tarhan, bayan ve erkeğin biyolojik olarak eşit olmadığını fakat haklarda ve fırsatlarda eşitlenmesi gerektiğini vurguladı.

Aile içinde şiddet varsa ve şiddete katlanılıyorsa çocuğun da birini güçlü, oburunu güçsüz gördüğünü, okulda kendinden küçüklere şiddet uyguladığını ve bir kısır döngü oluştuğunu anlatan Moroğlu, burada ulusal eğitime çok iş düştüğünü kaydetti.

“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi güya ‘her şey bitti’ üzere algılatmaktan vazgeçmeliyiz. O, o denli yahut bu türlü, tekrar onaylanır, tahminen iptal edilip zati devam edecek” tabirini kullananan Moroğlu, ileriye bakmak gerektiğini söyledi.

Ankara Üniversitesi Bağlantı Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Çiler Dursun da bayanların, çocukların ve farklı toplumsal cinsiyet kimliğine sahip olanların Türkiye’de, toplumsal hayatta, insanca yaşamanın taban kaynaklarına ulaşamaması, kendilerini garantisiz ve korku içerisinde hissetmelerinin sorumlu aktörleri ortasında ana akım medyanın da bulunduğunu belirtti.

Kaynak: Anadolu Ajansı / Ertuğrul Subaşı

Bir önceki yazımız olan Türkiye'nin en yüksek barajının su tutacağı tarih belli oldu başlıklı makalemizde Baraj, Barajı ve Gövde hakkında bilgiler verilmektedir.