ÜLKÜCÜ İRADE VE SİYASET
Başlıktan da anlaşılacağı üzere Ülkücü irade sahibi insandır. Bu irade sağlam olmaz ise, yani gelen her türlü teklife açık ve acaba payını barındırır ise orada Ülkücülükten söz etmek mümkün değildir.
Bu sebeple ülkücüyüm diye gerile gerile söylemlerde bulunmadan önce kendimizi hesaba çekmeliyiz ki sıradanlaşmayalım. Terazi kendisini tartamaz ama insan kendisini tartar. Siyaset; bilimsel kimliğini kazanana kadar insanoğlunun ilk nefes aldığı andan itibaren farkında olmayarak yaşamın temel taşını oluşturmuştur ve bu sebeple de kurumsal bir kimlik sahibi olmuştur. Siyaset temelde kaba tabiriyle insan kandırma sanatı olarak da adlandırılabilir. Oysa bizler, Milliyetçi-Ülkücü Hareket için siyaset bu şekliyle yapılmamalıdır. Çünkü milletini her şeyin üzerinde tutan bir akımın sahtekarlık ile bir şeyleri başarıp menfaat sağlaması mümkün değildir.
Ülkü Ocakları dik duruşun, taviz vermemenin, ideolojinin kısacası hareketin ana hayat damarıdır.Bu damarların tıkanması durumunda beden ölüme mahkum olur. İşte ülkücü irade denilen mekanizma burada şekillenir. Siyasi arenada temsilcimiz yani biz olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı iktidara gelip milletini layık olduğu şekilde yaşatma arzusudur. Devletini uluslar arası platformlarda eskiden olduğu gibi dikkat çekilen bir skalaya oturtmaktır. Büyük ölçekte Cihan hakimiyeti esasıdır. Genel itibariyle de ocaklar ile partinin arası belli dönemlerde açılır, tartışmalar meydana gelir. Sebebi diyalog eksikliğidir ve bazen de ocakların partinin görevini üstlenmesidir. Mecliste aldığımız kararlara bazen ülkünün o içimizi yakan ateşiyle direkt olarak duygularımızı yansıttığımız olmaktadır. Fakat bazen de milletimiz ve ülkemizin bekası için görünenin aksine teslimiyet değil bir çıkış yolu arandığı da olmaktadır. Burada hemen ülkücü irade sorgulanmaktadır ve ülkücülüğe yakışmayan hareketler olduğu söylenmektedir. Rahmetli Başbuğ bir seferinde; ocakların asla taviz vermemesi ,eğilip bükülmemesi gerektiğini ama parti olarak bazen anlaşma zemini içinmini tavizler verilebileceğini de vurgulamıştı. Buradan da ocaklara verdiği önemin de ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Ocaklardan yetişen bilgili, öngörülü Ülkücü Kadroların sonrasında parti yönetimlerine girmeleri ve Ülkücü İradeyi siyasete yansıtmayı gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Ülkücü Hareket’i iktidarda görmek asil ve mazlum Türk Milleti’nin hakkıdır.
Bir önceki yazımız olan Kaos’un Panzehiri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.