ÜŞÜYORUZ ” Çünkü Katillerin aramızda “
Muhsin Yazıcıoğlu, bundan altı yıl önce seçim çalışmaları nedeniyle Kahramanmaraş’tan bindiği helikopterin düşmesi sonucu vefat etmişti.Muhsin Yazıcıoğlu ve helikopterdeki 4 kişiden kurtulan olmadı. Ve Muhsin Yazıoğlu ile beraber 5 kişinin öldüğü şüpheli helikopter kazası hala çözülebilmiş değildir. BBP merhum Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun da arasında bulunduğu 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan helikopter kazasının üzerinden tam 7 yıl geçti.
Helikopter kazası
Muhsin Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten dolayı düştü. Helikopter düştükten sonra İHA muhabiri İsmail Güneş112 Acil Servisi aramıştır. Bu konuşmada bacağının kırık olduğunu, helikopterde bulunanlardan sadece BBP Sivas il Başkanı Erhan Üstündağ’ın inlediğini, ne BBP Sivas il başkan yardımcısı Murat Çetinkaya ne de pilot Kaya İstektepe’den ses geldiğini, Muhsin Yazıcıoğlu’nu ise göremediğini söylemiştir.
Bu konuşmalar İsmail Güneş’in son konuşması olmuştur. Kazadan 48 saat sonra helikopterin enkazı veMuhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin naaşı arama ekipleri içerisinden 17 gönüllü civar köylüsü tarafından Sisne ve Kızılöz Köyleri arasındaki Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkiinde bulundu. Enkaz, 48 saat süren arama çalışmalarının yapıldığı bölgenin içerisinde değil 115 km uzağındaydı.
28 Mart 2009 tarihi ve saat 14:10′da BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu’nun yaptığı açıklamaya göre, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekiler vefat etmişlerdir. Kendisi daha önce on yedi defa trafik kazası geçirmişti ancak bunların hepsini hafif sıyrıklarla atlatmıştı.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesi ölümünden 6 gün sonra 31 Mart 2009 tarihinde Kocatepe Camii’nde düzenlendi. TBMM’deki törende Muhsin Yazıcıoğlu’nun Türk bayrağına sarılı naaşının üzeri çiçeklerle süslendi. Cenaze törenine basın mensupları dâhil yaklaşık 700.000 kişi katıldı. Vasiyeti üzerine cenazesi, Taceddin Dergahı’na gömülmeyi vasiyet ettiği için bir bakanlar kurulu kararı çıkarılarak Mehmet Âkif Ersoy müzesi olarak kullanılan dergahın bahçesine defnedildi.Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün ardından memleketi Sivas’ta birçok parka ve caddeye ismi verildi. Amasya’da ve Ankara Çamlıdere ilçesinde yapılan caddenin ismiMuhsin Yazıcıoğlu Caddesi olarak değiştirildi. Anadolu’nun birçok yerinde park, cadde ve vakıflara onun ismi verilerek kendisine duyulan sevgi ve saygı tekrar ifade edildi.
‘Biz enkaza ulaştığımızda asker bot izleri vardı.’
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikte 6 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin davada tanıklar ilginç ifadeler verdi. O dönem Adatepe Barajı’nda güvenlik görevlisi olan tanık Abdullah Göllü ifadesinde kurtarma görevi yapan askerleri yanlış yerde arama yaptıkları konusunda uyardıklarını ancak dikkate alınmadığını söyledi. Göllü daha sonra kendisinin bölgeye gittiğini ve yolda karşılaştığı Döngel Köyü’nden 16 kişiyle birlikte enkaza ulaştığını görüntü ve fotoğraflar çektiğini ve bütün bu delillere MİT görevlileri tarafından el konulduğunu anlattı.
Tanığı enkazın yanında olduğu yerdeyken M.T. isminde NASA’da olduğunu söyleyen bir şahıs arayıp yakınlarından başka kişilerin de olduğunu söylemiş. Göllü, tarif edilen yere gittiğinde 3-4 kişinin sığabileceği bir kovukla karşılaştığını ve girişinde asker postalı izi gördüğünü aktardı. Tanık, Beşir Atalay’ın kendileriyle Ankara’da görüştüğünü anlattı.
Gazeteci Köksal Akpınar’ın Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümünü anlattığı Kanlı Çukur kitabı çıktı. Kitaptaki çarpıcı bölüm: ‘”Devlet Denetleme Kurulu helikopterin düştüğü ve cenazelerin bulunduğu güne kadar geçen 3 günlük süredeki dezenformasyonu gözler önüne serdi. ‘Kanlı Çukur’da DDK’nın raporladığı bu bilgileri kamuoyu ile paylaşmak gerekiyordu. DDK’nın bu çalışması sayesinde bilgi kirliliğinin olayın olduğu ilk andan itibaren başladığını anlayabiliyoruz.”
Kitapta, Yazıcıoğlu’nun Ocak 2009 yaptığı Almanya ziyaretinde Türkiye’ye dönmemesi yönünde uyarı aldığı belirtiliyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun 25 Mart 2009’da yanındaki 5 kişiyle birlikte hayatını kaybettiği esrarengiz helikopter kazası, olayın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen tartışılmaya devam ediyor. Gazeteci Köksal Akpınar’ın “Kanlı Çukur/Muhsin Yazıcıoğlu Suikastının Perde Arkası” adlı kitabı bu olaya yeni belge ve bilgilerle ışık tutuyor.
Akpınar kitabında Yazıcıoğlu’nun helikopter düşmeden 2 ay kadar önce Almanya’ya yaptığı ziyarete dikkat çekiyor. Ulaştığı yüzlerce belge arasında en önemlisinin ise helikopterin düştüğü dönem Avrupa’da ikamet eden Yazıcıoğlu’nun eski bir arkadaşı ile kendisi arasında geçen diyaloglar olduğunu vurguluyor.
söz konusu olayın bir ‘kaza’ değil bir ‘suikast’ olduğunu belgeleriyle temellendiren Akpınar şunları söylüyor: “Yazıcıoğlu son Almanya ziyaretini Ocak 2009’da yapıyor. Yani helikopter düşmeden 2 ay kadar önce. Bu ziyarette bahse konu olan arkadaşı ile buluşup konuşuyorlar. Arkadaşı Yazıcıoğlu’na ‘Türkiye’ye dönme öldürüleceksin’ diyor. Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma dosyasına da giren Muhsin Yazıcıoğlu ile arkadaşı arasındaki konuşmalar son derece ilginç. Arkadaşı aylardır ağır hasta olduğu için ifade vermeye gelemedi. Kendisi şu an Ankara’da yaşıyor. Bizzat arkadaşı, Yazıcıoğlu ile arasında geçen diyalogları Yazıcıoğlu’na yakın bir isim ile paylaştı. O isim de savcılığa detaylı bir şekilde ifade verdi. Bunun üzerine savcılık bahse konu olan arkadaşını ifade vermek için çağırdı ama ağır hasta olduğu için bir türlü Malatya’ya gelemedi.
Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşı arasında geçen konuşmanın detaylarını arkadaşının anlattığı kişinin verdiği ifadeye göre, ‘Mehmet Ağar ve Muhsin Yazıcıoğlu’na suikast yapılacak’tı.”
Köksal Akpınar’ın 6 ölümün yaşandığı bu şüpheli kazayla ilgili akıllarda kalan pek çok soruya cevap verdiği kitaptan bazı bölümler;
Kanlı Çukur’un 100 yıllık sakinleri
Helikopterin düştüğü bölgenin adıdır ‘Kanlı Çukur.’ İçinde Yazıcıoğlu ve beş arkadaşını taşıyan helikopter, Keş Dağları’nın eteklerine çevre köylülerin tabiriyle ‘Kanlı Çukur’ olarak adlandırılan bölgeye düşmüştür. Yöre halkı, bölgeyi “Kanlı Çukur” olarak tanımlaması ise 100 yıl öncesine dayanıyor. Hikâye şöyle: “1900’lü yılların başlarında köylülere ait olan keçiler Keş Dağı’na doğru otlanmaya çıkarılırdı. O dönem şimdiki gibi az değil, keçi sayısı çok daha fazlaydı. Bu yüzden otlar çabuk tükenince diğer aç kalan keçiler, Cağşir denilen otların yetiştiği bölgeye doğru giderlerdi.
Cağşir otunu yiyen keçiler ise 1-1,5 saat içinde ölürdü. Çünkü Cağşir Otu zehirliydi ve keçilerin metabolizmasını kısa süre içinde bozuyordu. Bu ölümler çok olunca köylüler o bölgeye ‘Kanlı Çukur’ adını verdiler. Yaklaşık 100 yıldır da bölge bu isimle anılıyor.” Bu hikâye aslında bize şunu da hatırlatıyor. Keçiler helikopter düştükten sonra ilk defa enkaz bölgesine gelmemişler. Meğer keçiler, 100 yıldır “Kanlı Çukur”un sakinleriymiş.(sf. 18)
Miting cuma günü olabilirdi
Helikopter 25 Mart 2009 tarihinde Çarşamba günü düşüyor. Çarşamba gününün bir özelliği daha olduğunu söylemeliyim. Bu olaydaki tesadüfler zinciri belki de tam burada başlıyor. İlginçtir Zirve katliamı da Çarşamba günü gerçekleşmişti. Aynı dosyaya bakan Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Savcılığı soruşturma sırasında Zirve katliamının aslında pazartesi günü gerçekleştirmeyi planlandığı ama her nedense pazartesi gününden vazgeçildiğini tespit etmişti.
Yazıcıoğlu’nu ve beş arkadaşını taşıyan helikopter de çarşamba günü düştü. Bu tesadüften bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. Yazıcıoğlu’nu taşıyan TC-HEK tescil işaretli helikopter cuma günü havalanabilirdi. Çünkü Kahramanmaraş Çağlayancerit mitingi cuma günü olabilirdi. Maalesef bu olmadı. (sf. 31)
Güneş’in telefonuna rağmen yer tespit edilemedi!
Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopter 15.03’te düşmesinin ardından devletin en yetkili kurumlarda alarm zilleri çalmaya başladı. Kurumlar arasında enkazın bulunmasını sağlayacak en önemli veri hiç kuşku yok ki, Gazeteci İsmail Güneş’in telefon görüşmeleriydi. Güneş’in 112 ile yaptığı telefon görüşmeleri enkaz bölgesinin koordinatlarının bulunabilmesini sağlayabilirdi. İlginçtir, İsmail Güneş’in telefonunda yer belirleme çalışması bir türlü yapılamadı. 112 Acil Servisi, İsmail Güneş ile yaptığı dördüncü 20 dakikalık görüşmesi sırasında, diğer hatta emniyet yetkilileriyle görüşme yaptı. 20 dakika boyunca emniyetin yer tespiti yapabilmesi için acil servis Güneş’in telefonunu açık tutuyor. Kesinlikle doğru olanı yapıyor. (sf. 75)
20 kilometrelik fark
Kahramanmaraş İl Jandarma Komutanlığı Hareket Merkezi’ne sadece Süleyman Akdoğu’nun oluşturduğu haritalar değil, Genelkurmay’ın da koordinat bilgileri ulaşmıştı. Fakat Genelkurmay’ın bildirdiği koordinat ile Süleyman Akdoğu’nun oluşturduğu haritalarda 20 kilometre fark vardı. Bu çarpıcı bilgiyi Nogaylaroğlu komisyondaki ifadesinde şöyle aktarıyor: “Genelkurmay’dan gelen koordinatları da Hamza Tiryaki Yarbay’ımıza aktardım. Komutanım, bizim Ankara Teknik Daire’nin bildirdiği yer burası, Genelkurmayın bildirdiği nokta burası. Alakası yok, en az 20 kilometre mesafe var.” Akdoğu’nun oluşturduğu son haritadaki yay Keş Dağı’nı gösterirken, aynı saatlerde Genelkurmay Başkanlığı kaza yerinin koordinatları olarak Kurucaova köyü yakınlarını gösterdi. Doğal olarak arama kurtarma personelinin tamamı bu bölgeye kaydırıldı. (sf. 84)
Kaza Kırım Ekibi: ‘Biz bu işten anlamıyoruz’
Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşının hayatını kaybetmesine neden olan kazayla ilgili kaza kırım ekibinin 9 ay da hazırladığı 14 Aralık 2009 tarihli 181 sayfalık raporunda kayıp olan ‘ARGUS 5000CE’ ve ‘SKYMAP IIIC’ cihazlarından da hiç bahsetmiyor olması oldukça dikkat çekici. DDK raporlarına göre bu cihazlar hayati önem taşıyor ve uçuş bilgileri, havadaki hareketliliği gösterebiliyordu. Fakat bu iki cihazın olmadığına ilişkin kırım ekibi raporunda, tek bir atıf bile yapmıyordu. Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet Savcılığı 3 Ekim 2011 tarihinde kaza kırım ekibi başkanı Feridun Seren, üye Kerem Mumcuoğlu, üye Mehmet Sevdim’i sorguladıktan sonra tutuklanmasını isteyerek Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk etti. Mahkeme üç ismi o gün tutukladı. Bu üç isim ‘biz bu işten anlamıyoruz’ şeklinde soruşturmayı yürüten savcılığa ifade verdiler. (sf. 157)
‘Gizli tanık beni ikna etti’
Kitapta gizli tanıkla yüz yüze görüşme fırsatı olduğunu belirten Köksal Akpınar, şunları söylüyor: “Bu görüşmelerde bu konuyla ilgili kendi adıma ikna olduğumu söyleyebilirim. Gizli tanığın anlattıklarına göre yaptıkları tespitler ile ilgili bazı noktaları açabilirim diye düşünüyorum. Söz konusu haritalarda işaretli olan noktaların Yazıcıoğlu’nun helikopterinin olduğu, GPRS sinyalinin alındığı coğrafi koordinatlardan anlaşılıyor. Bu haritalar ilk bakışta karmaşık görülebilir. Ama bu haritaların üzerindeki emareler, aslında Genelkurmay Başkanlığı Harekât Merkezi’nden saat tarih girilerek ekrana gelen haritalar olduğu anlaşılıyor. Daha detaylı bilgiler ancak yetkili kişilerin ulaşabildiği Genelkurmay Harekât Merkezi’ndeki sistemden ancak görüntülenebilir. Dolayısıyla haritaların-fotoğraf görüntülerinin o güne ait olduğu ancak o bilgiler ile bu koordinatlarının doğruluğu görülebilir. Yani aslında enkaz bölgesine helikopter düştükten kısa bir süre farklı iki helikopterin geldiği Genelkurmay Harekât Merkezi’ndeki sistemde görülebiliyor. (sf. 163)
Bilgi notu sözlü değil yazılıydı
Yaptığım araştırmalarda kaza sonrası geçilen bilgi notunun yazılı olduğunu öğrendim. Üstelik 10 ilin emniyet müdürlüğüne yazılı olarak geçilen bu notta “Muhsin Yazıcıoğlu bacağı kırık, ambulans ile hastaneye götürülüyor” ifadeleri yer alıyordu. Bu, 2 paragraf yazılmış ve belge haline getirilmiş bir bilgiydi. Orhan Özdemir’in Kayseri Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden aldığı ve Vali Mevlüt Bilici ile paylaştığı bilgi notu aslında Kayseri Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne, Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’nden iletiliyor. (sf. 290)
Aramızdan ayrılışının 7. yılında Ruhun şad mekanın cennet olsun.
Çakalların korkulu rüyası çatal yürekli Muhsin BAŞKAN
Adnan Erol YALÇIN
Bir önceki yazımız olan Ülkücülerin acı Kaybı başlıklı makalemizde Ülkücülerin acı Kaybı hakkında bilgiler verilmektedir.