VUSLATIMIZ GERÇEKLEŞTİ

09.02.2016
13
Okuma Süresi: 12 dakika
A+
A-

Toplantı öncesinde MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, partilerinin kuruluşunun 47. yıldönümü olduğunu belirterek, sözü Devlet Bahçeli’ye bıraktı. Bahçeli, partililerin alkışları arasında kürsüye çıktı.

sağlığımla ilgili daha önceden planlanmış tedavi kapsamında başarılı bir operasyon geçirdim. Arkasından normal ve olması gereken istirahat süresinde, aziz milletimle ve siz değerli dava arkadaşlarımla kavuşacağım anı sabırla bekledim.

VUSLATIMIZ GERÇEKLEŞTİ

Bahçeli, “Bizleri kavuşturan, bizleri buluşturan Rabbim’e şükrediyorum. Gün be gün büyüyen özlemle geçen yaklaşık üç haftalık bir süreden sonra burada, bu millet eserinin çatısı altında olmaktan kıvanç duyuyorum. Vuslatımız gerçekleşti. Zorunlu ayrılığımız nihayet sona erdi. En başta sizleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı en içten, en derinden kopup gelen hislerimle selamlıyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. 15 Ocak 2016 tarihinde, sağlığımla ilgili daha önceden planlanmış tedavi kapsamında başarılı bir operasyon geçirdim. Arkasından normal ve olması gereken istirahat süresinde, aziz milletimle ve siz değerli dava arkadaşlarımla kavuşacağım anı sabırla bekledim. Bu süre zarfında sıcak siyasi gündemi, ülke ve dünya meselelerini de yakinen takip ettim. Hamd olsun eskisine kıyasla daha iyi ve zinde bir şekilde buradayım” diye konuştu.

“ÜŞENMEDİK, GÜCENMEDİK, GEVŞEMEDİK, ACZE HİÇ Mİ HİÇ DÜŞMEDİK”

Bahçeli, “Bugünkü toplantımızın, ne mutlu bizlere ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin 47’nci kuruluş yıldönümüne tesadüf etmesi ayrıca anlamlı, ayrıca değerlidir. Dile kolay, tam 47 yıllık bir emaneti omuzlayarak, özümseyerek ve her şartta sancak gibi taşıyarak bugünlere geldik. Üşenmedik, gücenmedik, gevşemedik, acze hiç mi hiç düşmedik. Biliyor ve inanıyorduk ki, Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ruh kökünden, Türk tarihinin derin kaynağından, Türklüğün binlerce yıllık engin mazisinden doğmuştu. Mazlumların feryadına kulak vererek, zalimlerin nefes ve heveslerine öfkelenerek bir dev misali doğrulmuştu. 8-9 Şubat 1969 tarihinde milliyetçilik bir hareket, bir ivme, bir kıvılcım almış, böylece Türk siyasetine milli ve ahlaki bir yorum gelmişti.
Merhum Dündar Taşer Milliyetçi Hareket’in yeni bir yolun takipçisi olduğunu yıllar evvel söylemişti. Bu yolun, Türk milletini kabuk anlayışlardan kurtararak özüne ve öz benliğine kavuşturma gayesiyle temellendiğini ifade etmişti. Merhum Taşer, Milliyetçi Hareket’i; ‘Türk’e zarar vermeyene müsamaha, Türk’e fayda vereni himaye’ şeklinde özetlerken meseleyi ana omurgasından yakalamıştı. Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey de; Milliyetçi Hareket’in Türk milleti tarafından başlatıldığını ve onun tarafından geliştirilen bir eser olduğunu adeta haykırmıştı. Bu eser hala dilden dile okunmakta, Türklüğün yaşandığı her yerde ümit meşalesi gibi yanmaktadır. Bu eser ahlakla yazılmış, cesaret ve hamiyetle mühürlenmiştir” dedi.

“MHP 47 YILDIR AŞKLA, KARŞILIK BEKLEMEYEN BİR SEVDAYLA MİLLETİNE HİZMET ETMEKTEDİR”

Bahçeli, “Bu eser fedakârlıklarla süslenmiş, atılganlık ve ileri görüşlülükle perçinlenmiştir. Ve bu eser tıpkı Merhum Başbuğumuzun dediği gibi, büyük Türkiye’yi eninde sonunda inşa edecektir. Gururla sahip olduğumuz, her müşkülata göğüs gerip savunduğumuz, iftiharla benimseyip hayat ve siyasetimize kılavuz yaptığımız ülkülerimizin gayesi açıktır. Bizim hedeflerimiz bir adım sonrasını planladığı gibi uzun vadeyi de kavramaktadır. 47 yıldır olan, bundan sonra da olacak olan elbette budur. An ve ati arasındaki kopmaz bağlantıyı; milletle devlet arasındaki çözülmeyecek tarihi bağı; Türklükle İslam arasındaki muhteşem terkibi kader bildik, şeref ve namus nişanesi kabul ettik. Ülkülerimiz hem önümüzü hem de kalbimizi aydınlattı. Merhum Türkeş Bey boşuna söylememiştir: Ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. Nitekim biz çamurluğu sürekli reddettik. Hep daha ilerisini, hep daha yükseğini hedef olarak koyduk. Ülkümüzü göklerde parlayan yıldız gibi gördük. İşte bu şuurla Milliyetçi Hareket Partisi tam 47 yıldır aşkla, karşılık beklemeyen bir sevdayla milletine hizmet etmektedir” diye konuştu.

“HÜKÜMETİN AKLI KARIŞIK, POLİTİKALARI KARANLIKTIR”
Türkiye’de siyasetin alabora olduğunu ifade eden Bahçeli, “Hükümetin aklı karışık, politikaları karanlıktır. Gelişmeler ülkemizin aleyhinedir. Doğru olan, doğru yapılan hiçbir şey yoktur. Türkiye’de itiraf edilmemiş bir yönetim boşluğu vardır. Milli güvenliğimiz her yönden açık ve alarm vermektedir. Özellikle Sur ve Cizre’den her gün şehit haberleri gelmektedir. Analarımız her gün ağlamaktadır. Çözüm sürecinden azami ölçüde istifade eden terör örgütü Doğu ve Güneydoğu’ya silah ve bomba depolamış, militan kadrosunu doldurmuştur. Düşman vatanımıza tahkimat yapıp her yere konuşlanırken bu hükümet ne yapmıştır? Fiili işgale nasıl göz yumulmuştur? Yabancı ajanlar, alçak provokatörler, kan tutkunu katiller Cizre’ye, Sur’a, Silopi’ye iyice yerleşip cinayet planları yaparken, bu ülkeyi yönetenler nereye gitmiş, nereye sinmiştir? Keskin nişancılar Sur’da yüksek binalardan ateş açıyor diyorlar. Evlerin kapıları bombalarla tuzaklandı diyorlar.Yerin altına tüneller kazıldığını söylüyorlar” dedi.

“BÖYLE BİR DÖNEM NE YAŞANMIŞ, NE DE GÖRÜLMÜŞTÜR”

Bahçeli, “Ayn el Arap’tan, yani Kobani’den terörist geçiş ve sızmaları olduğunu iddia ediyorlar. PKK’nın vatan toprakları üzerinde terör kampları kurduğu söyleniyor. Haraç almaları, sözde mahkemeler kurmaları, hendekler kazıp pusu atmaları, özyönetim ilanlarını konuşan bile kalmamıştır. Cizre’de bir evin bodrum katında yaralılar olduğunu günlerdir diline dolayıp teröristleri kaçırmanın peşinde olan HDP’liler milletin gözünün içine baka baka kin kusuyorlar. Hâlbuki şehit olan polislerimizi, askerlerimizi, sivil ve masum insanlarımızı bu PKK yedekleri ağızlarına dahi almaktan imtina ediyor. Tamam da, bunlar oluyorken AKP hükümeti neredeydi?

Başbakan hangi kürsüde ahmak kesiyor, hangi salonda konuşuyordu? Ya Cumhurbaşkanı ne yapıyordu? Ne yaptığını ben sizlere söyleyeyim. Keyfi ve totaliter bir yönetim modeli bina etmek için çırpınıyordu. Milleti kutuplaştırıp birbirine düşürmek için hesaplar yapıyor, yeni anayasa hazırlık sürecine vadeler biçiyor, istikamet çiziyordu. Dünyevi makam ve servet kibriyle başkanlık çetelesi tutuyor, yeni Türkiye bozgununun çatısını örüyordu. PKK kan dökerken; Erdoğan Şili’ye, Peru’ya, Ekvator’a, Senegal’e uçuyor, saltanat sürüyor, gezip tozuyordu.

Hatta zırhlı makam araçlarını yüzbinlerce dolar maliyetle okyanusun üstünden uçuruyordu. Hiçbir demokratik ve medeni ülkede rastlanmayacak rezaletler Türkiye’de olağanlaşmıştır. Ülkesi kan çukurunda, ölüm vadisinde, cinayet batağında olan bir Cumhurbaşkanı’nın yaptıklarına bakınız. Milleti zulüm altında inleyen, vatanı teröristlerin açık saldırısına uğramış bir umhurbaşkanı’nın hal-i pürmelaline dikkat ediniz. Muhatap olduklarımız adeta şaka gibi, adeta derin bir uykuda görülen kâbus gibidir. Böyle bir dönem ne yaşanmış, ne de görülmüştür. Böylesi bir sefahat, sefalet ve hezimet ne olmuş ne de olacaktır” diye konuştu.

“İMRALI’DAKİ PAZARLIK MASALARI AL BAYRAĞA SARILI TABUT OLARAK FATURA EDİLMİŞTİR”

Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:
“20 Temmuz’dan bu tarafa 162 askerimizi, 122 polisimizi, 7’de korucumuzu, yani toplam 291 evladımızı şehit verdik. 1 Kasım’dan bugüne kadar; 58 askerimizi, 42 polisimizi, 2 korucumuzu, kısacası 102 kahramanımızı şehit verdik. Bu yılın Ocak ayından şu ana kadar ise 31’i asker, 23’ü polis, 2’si de korucu olmak üzere 56 kardeşimiz şehit düştü. Evvela şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. Farkında mısınız, Türkiye yanıyor, yıkılıyor. Terörle mücadele kararlılıkla devam etsin diyoruz, ama hala hükümetin kafasında soru işaretleri görüyoruz. Ne yazık ki, düne kadar PKK’ya gösterilen yoğun sevgi ve sempatinin bedelini milletçe ödüyoruz. Çözüm süreci tamamıyla komada bulunan PKK’ya yaramış, canlandırmış, büyütmüş, silahlandırıp azdırmıştır. Bugünkü ortamda, Sur ve Cizre başta olmak üzere, şehirlere kadar terör inmiş, sokak savaşı çıkmışsa, bunun gerisinde Oslo’da verilen sözler vardır. İmralı’da kurulan pazarlık masaları al bayrağa sarılı tabut olarak fatura edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı’nda AKP-PKK buluşmasıyla ilan edilen ihanet mutabakatının kanlı sonuçları Cizre’de, Sur’da görülmüştür.”

“MALUM BAKANLAR HAK ETTİKLERİ KARŞILIĞI NİÇİN GÖRMEMİŞLERDİR?”

Bahçeli, “Erdoğan Dolmabahçe kepazeliğini doğru bulmuyor, kabul etmiyor, hatta yaftalıyordu. AKP’li bakanlarla PKK temsilcilerinin İmralı canisinin 10 maddelik ihanet metinini kamuoyuna duyurmasına Erdoğan işler sarpa sarınca tepki gösteriyor, sert çıkıyordu. Erdoğan haberim yok diyordu. Ancak Sayın Bülent Arınç geçtiğimiz günlerde, Erdoğan’ın haberi var diyerek bir kez daha malumun ilanını yapmıştır. Erdoğan ise, eski dostuna okyanusun karşı kıyısından cevap vermiş, birden bire ‘o zat dürüst değil’ sözleriyle telaşının kurbanı olmuştur. Dolmabahçe mutabakatı madem Erdoğan’ın bilgisi dışında yapılmış, madem çok yanlıştır; o halde, PKK’nın ara elemanlarıyla fotoğraf karesine giren, koltuklarında zafer kazanmış komutan edasıyla oturan malum bakanlar hak ettikleri karşılığı niçin görmemişlerdir? Erdoğan kime ne anlatmaktadır? Türk milleti bir kez daha insafsızca aldatılmıştır. Şayet aziz milletimiz bu aldanmaya ses çıkarmıyor, aklı ve vicdanıyla alay edilmesine itiraz etmiyorsa, bizim diyecek bir şeyimiz yoktur. Nihayetinde bedeli ödeyen aziz milletimizin ta kendisidir. Yalan taltif edilip övülüyorsa, yalancılar el üstünde tutulup baş tacı yapılıyorsa, ihanete ortak olanlar görmezden geliniyorsa çok büyük bir sorunumuz var demektir. Türk milleti sabırlıdır. İnanıyorum ki, gereğini yapmak için uygun zaman ve zemini beklemektedir” dedi.

Bir önceki yazımız olan Beslan Mukhtarov Türkmen Dağı’nda şehid düştü başlıklı makalemizde Beslan Mukhtarov, Halep ve şehid hakkında bilgiler verilmektedir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.