“Yıllar geçtikçe spontane keşiflerden de keyif almaya başladık”

İhsan Dindar – milliyet.com.tr

Asya Karakuş ve Umut Özgür Karakuş’un Yoldabiblog ismini taşıyan seyahat günlükleri ve toplumsal medya paylaşımları ışığında çift olarak gerçekleştirdikleri masalsı seyahatleri, en çok etkilendikleri görünümleri ve bu seyahatlerinde neler hissettiklerini konuştuk. Yola çıkmak isteyenler için de tavsiyeler aldık.

Öncelikle nasılsınız? Gezgin ruhlu beşerler olarak bir buçuk yıldır devam eden bu kapanma hali sizi nasıl etkiledi?

Çok teşekkür ederiz. Yazın gelmesiyle birlikte biraz havamız değişti ve daha güzel olduk. Bir buçuk yılda bizim için çok şey değişti diyebiliriz aslında. Gezmeye, keşfetmeye odaklı bir hayatımız varken bir anda her şeyi değiştirmek zorunda kaldık. Bir buçuk sene bu türlü ikilemde bir ruh haliyle geçti.

Bir yandan sağlıklı olduğumuza sevinirken, bir yandan da daima bir gezme ve sevdiklerimizi görme hasretiyle. Hatta o ortada madem gezemiyoruz, o vakit taşınalım diyerek Münih’ten Berlin”e taşındık. Bize en güzel gelen şey Berlin oldu! Artık hayatın yavaş yavaş olağana döndüğüne çok seviniyoruz.

Seyahatlerinize da geleceğiz lakin öncesinde sizleri biraz tanıyabilir miyiz? Yeni rotalar keşfetmek dışında neler yapıyorsunuz?

Biz son 8-9 yılını gezmeye ve keşfetmeye çalışarak geçirmiş, 5,5 yıl evvel de yüksek lisans için Almanya’ya taşınmış 30 yaşında iki insanız. Birimiz hukukçu (Asya), birimiz mimar (Umut). İkimiz de Berlin’de tam vakitli çalışmaya devam ediyoruz.

Vakit zaman tam vakitli gezgin ve içerik üreticisi olmayı düşünsek de, şu an kendi mesleklerimizi devam ettirmek güzelimize gidiyor, kendi alanımızda üretimin içerisinde olmayı seviyoruz. Bir de pandemi artık bize meskenden yahut dünyanın rastgele bir yerinden çalışma imkanını verdiği için öncesine nazaran daha rahatız.

Yol öyküleriniz nasıl başladı? Hayat sizi bu tarafa nasıl yönlendirdi? Sanırım halihazırda Almanya’dasınız?

@yoldabiblog’un hikayesi Almanya’ya taşınmamızla başladı. Frankfurt’a yüksek lisans için tanıştığımız birinci yıl, önümüzde hiç örnek olmadığı daima zorlanıyorduk. Artık nasıl konut tutacağız, vizemizi nasıl alacağız, onu bunu nasıl yapacağız derken daima yanılgı yapıyorduk.

O vakit bu anıları yazalım, bizden sonrakilere de bir rehber olur, birlikte öğreniriz diye düşünüyorduk. Bir yandan da geziyorduk doğal, bir seyahat blogumuz olsun, yurtdışında yaşamayı da anlatırız diyorduk. Birinci bir yıl bu fikri düşünerek geçti.

İkinci yıl ise bir adım atıp blogumuzu açtık. 5 yılda büyük bir aile olduk. 🙂 Birinci seyahatimiz daha tanışalı 15 gün olmuşken Selanik’eydi. O vakitten beri kendimize daha fazla gezebilmek için fırsatlar yaratmak en büyük motivasyonumuz.

Çift olarak seyahat etmenin avantajları ya da dezavantajları nelerdir? Dezavantajı olması gerek?

Çift olarak gezmenin en büyük avantajı yolda birbirine dayanak olmak diyebiliriz. Ve bir de blogumuz olduğu düşününce iş kısmı yapabilmek 🙂 Aklımıza gelen birinci dezavantaj seyahatte beklentilerin farklı olabilmesi.

Örneğin ben (Asya Karakuş), yemek yemeye çok düşkünüm ve kent gezisi yapıyorsak daima yeni yemekler denemek isterim, Umut ise mimari kısmına daha ilgili – o yüzden yemek yerine kentin mimarisini keşfetmek ister. Ortada bir istikrar oluşturabilmek için gidip geldiğimiz çok oluyor. 🙂

Sizce gezgin ile turist ortasında nasıl fark var? Gittiğiniz yerler gezgin üzere mi yoksa turist üzere mi davranmayı tercih ediyorsunuz? Yoksa hibrid bir form mu kelam konusu?

Evvelce çok daha fazla araştırma yapıp gezerdik, örneğin en yeterli yerleri, en âlâ sokakları, her şeyi evvelden planlardık. Yıllar geçtikçe spontane keşiflerden de keyif almaya başladık ve kendimize spontane de gezebilmek için bir alan yarattık.

Kent seyahatleri dışında tabiat seyahatlerimiz olduğunda genelde yalnızca kalacak yeri önden planlıyoruz. Olağan bazen kent gezisi yaparken de gezerken anlık fikir değişiklikleriyle rotayı değiştirebiliyoruz. Epeyce hibrid diyebiliriz. 🙂